Acıların Derin İzleri, Yaş Almak, Vasana ve Meditasyon

İnsanın yaşı ilerledikçe zaman ve mekan algıları başta olmak üzere yaşama bakışında birçok değişiklik olur. Bu elbette, sadece kırklı, ellili yaşlar için değil çocukluk, gençlik yaşları için de geçerlidir. Her şeyden önce cildimiz, eklemlerimiz, kas yapımız, görme ve işitme yetimiz değişir.

Hangi yaşta olursak olalım, düzenli ya da öylesine bir şekilde gözlerimizi kapayıp, kısalı uzunlu bir sessizlik deneyimi yaşadığımızda, sufilerin müşahede (tanıklık) ya da muhasebe (iç hesaplaşma) dediği olgudaki gibi, benliğimizdeki, zihnimizdeki değişimleri fark edebiliriz. Bir yandan, evet, o beş yaşındaki fotoğrafta bakan gözlerimiz gibi bakıyoruzdur dünyaya, fakat, diğer yandan da, bambaşka. İfademiz aynıdır, buna şaşırırız, bakışlarımız, gözlerimiz… Ama onların ardında ne çok şey yığılmıştır.  

Her ne kadar konsantrasyon insanın bütün yaş dönemleri için önemli olsa da, genç yaşlarda meditasyona o kadar da gereksinim duyulmaz, bu doğaldır, beden potansiyelini sonuna kadar kullanmak ister, zihin ise henüz göreli olarak daha temizdir. Burada, zz önce yaptığımız yaş almak tanımına zihnin ‘kalabalıklaşmasını’ da ekleyelim. İşte kirlenme de bunun sonucudur. Zihnimiz doldukça dolan bir hazne gibidir, ne nerededir, bir süre sonra zaman dizimi, yaşanan olaylar, yerler öylesine birbirine karışır ki insan kendi zihninde kaybolur. John Milton’un zihin için söylediği cenneti cehenneme cehennemi de cennete çevirebilir, sözünü birebir deneyimleriz. Yakayı bırakmayan anılar, istenmedik anımsamalar, nereden edindiğimizin bile belli olmadığı türlü türlü bilgiler, yüzler, isimler, kavgalar… saymakla bitmez.

Acılar zihinde, zihnin o hafıza denen deposunda sevinçlere, hazlara, iyi olaylara göre çok daha derin, kalıcı izler bırakır. İşte bu, yaş almayla birlikte oluşan birikimler, insanın yaşadığı şimdiki zamanın belirleyicisidir. Bir yandan, yeni olayların etkileri bu birikime katılarak haznede kendine bir yer açarken bir yandan da eskiler o içinde bulunulan anın açıklıkla, yargısızca, kaygısızca yaşanmasında bir engel oluşturur.

Zihin sağlığı açısında ileri yaşlarda her türlü meditasyon önerilir. Bu, inançlar doğrultusunda ibadet amacıyla dua etmek de olabilir, sakinleşmek amacıyla modern ya da geleneksel bir konsantrasyon uygulaması da. Hangi uygulama olursa bir yere kadardır, asıl olan uygulayanın niyeti ve uygulama tarzıdır. Geniş bir açıdan bakıldığında, bu uygulamalar sadece oturarak gözlerin kapalı olması değil uzun yürüyüşleri, kurmaca ya da kurmaca dışı kitapların okunmasını, bahçe ve çiçekler ilgilenmeyi, bir hayır kurumunda gönüllü olarak çalışmayı da kapsar.

Bu etkinlikler işte geçmişin yükünü bir miktar olsun azaltıp var olan anın değerinin, tadının bilinmesinde etkili olabilir. Geçmişi unutalım demiyorum. Geçmişin bugüne yük olmasını engelleyelim diyorum.

Zihin de insan gibi kültürel bir olgu. Her toplumun zihne bakışı birbirinden farklıdır. Hint kültüründe vasana olarak adlandırılan kavram geçmişin zihindeki kalıcı izleri olarak anlaşılabilir. Saklı istekler bir şekilde Batı terminolojisiyle söylersek bilindışında kendine kalıcı bir yer bulmuştur ve insanın varlığında belirleyici bir rol oynar. Vasanalar hep kötü değildir iyi de olabilirler fakat az önce de söz etiğimiz gibi kalıcı ve derin olan acılardır. Bununla birlikte, iyi ya da kötü vasanalar ruhsal eğitimde bir engeldir.

Meditasyon Latin temelli dillerde derin düşünme anlamındadır. Sonradan anlam zenginleşmesiyle başka anlamlar kazanmıştır. Peki ben ne anlıyorum meditasyondan? Yaşım ilerledikçe bende de anlamı katmanlanıyor, işlevi değişiyor. İlk meditasyona oturuşumun üzerinde 30’dan fazla yıl geçti. İlk zamanlar az uyuyacağım, çok yaşayacağım, enerjik olacağım gibi gayet faydacı yaklaşımlarda bulunduğumu bugün müstehzi bir gülümsemeyle anımsıyorum. Şimdilerde ise, hafızada birikenleri yerli yerine koymak, oradaki canavarların beni tüketmesine izin vermemek, onları bir kafeste tutmak, fazla beslememek, arada bazı dosyaların tozunu almak, ama esasen bütün bu birikimin beni diplere çekmesini engellemek, onlara bakışımı değiştirerek bu bedende, bu boyutta kalan zamanımın hakkını vermek…

Görsel:
Vittore Carpaccio | The Meditation on the Passion, 1490

BORA ERCAN

Leave a Reply

Your email address will not be published.