Pancha Kosha (Varlığın Katmanları)

Dünyamıza ve varoluşumuza ait sorular; neredeyse kendimizi, varlığımızı farketmemizle birlikte zihnimizde belirmeye başlar. Benliğimiz ve varoluşumuz ile ilgili çalışmalar benim de ilgimi çeken, sorularımın olduğu konular oldu. Yoga çalışmalarının kendimi farketme, anlama ve sorulara cevaplar bulmamda etkisi büyüktür. Hariom Yoga Stüdyosunda yogada uzmanlaşma programı çerçevesindeki tezimde özellikle kendimi anlama ve varoluşumuz üzerine bir konu seçmek istedim ve varlığımızı katmanlarla inceleyen pancha kosha(beş beden)’i seçtim. Pancha kosha felsefesi, kim olduğumuzu, varlığımızı anlamamıza yardımcı olur. Tez çalışmam sırasında özellikle bilgi okyanusunda kaybolup ortaya çıktı üretememekten, yanlış ya da eksik bilgi vermekten imtina ettim, çalışmalarımı artırdıkça korkularım da benimle birlikte ilerledi. Tıpkı yoga asana çalışmalarımız gibi bazen aydınlık bir yolda dağ duruşundaymışım gibi kendimden emin iken, bazen el duruşu gibi yapamadığım, akamadığım hallerim oldu. Ancak zorlansam da vazgeçmedim, ihtiyacım olduğunda dinlendim, soluk aldım, yardım ve zaman istedim. Pancha kosha konusunu tezimle birlikte bitiriyor değilim, çalışmalarıma devam edeceğim; tez çalışmamı bir noktada sonuçlandırıyor olmak için aşağıdaki başlıklarla paylaşıyorum. Benim içimdeki ruhun sizin içinizdeki ruhu selamlaması gibi çıkarımlarımız da birleşirlerse yoganın birleştirici gücü bizi bir kez daha aydınlatmış olur diye düşünüyorum. Namaste

Varlığımızın Katmanları ve En Derinlerdeki Özümüz

Lao Tzu, “Başkalarını anlamak bilgeliktir, kendini anlamaksa aydınlanmaktır.” der.  Varlığımızı oluşturan beden, ruh, nefes, vicdan, akıl, zihin, kalp varlığımızın unsurlarını bütüncül olarak nasıl algılayabilir ve algımızı genişletebiliriz? Varlığımızla ilgili gözlemlerimiz, sorularımız arttıkça ruh, akıl, zihin, benlik, bilinçaltı, ego, öz, vicdan gibi bizi oluşturan bedenimizin ötesindeki unsurları da farkederiz. Yoga yapmaya başlamadan önce yogayı bedenimi çalıştıran bir spor düşünmüştüm ve masa başında sedanter yaşam tarzında bir ofis çalışanı olduğumdan bedenimi çalıştırmak için denemeye karar verdim. Yoga çalışmalarımla birlikte yoganın sadece bedenime değil bedenden öte tüm varlığımda bir çok noktaya dokunabildğini gözlemlemeye başladım. Her ders, her yoga çalışması çok özel ve eşsiz bir deneyim olmakla birlikte ders içerisinde ve dersten sonra adını koyamadığım bir varoluş haline doğru çekildğimi hissettim. Bulunduğumuz hal, günlük hayatımızda deneyimlediğimiz bir halden öte, parçalarımızın bir bir yerine oturması gibi söze dökemediğimiz bir hal, varolmanın hafifliği gibi adlandırılabilecek bir hal.

Hariom Yoga Stüdyosu’nda yoga yapmaya başladıktan sonra yoganın simyası dediğimiz varlığımızdaki dönüştürücü etkilerini incelemek istedim ve kendime başlangıç noktası olarak Vedik Felsefe’deki pancha kosha’yı (beş beden) seçtim. Pancha kosha varlığımızı özümüz ve onu saran katmanlar olarak ifade etmektedir. Varlığımızın katmanlarını incelerken bütüncül bakışa odaklanmaya gayret ettim, araştırmalarımda zorlandığım noktalardan önemli bir tanesi bakılan çerçeve oldu. İlk olarak konu seçip işlenilen konuya farklı çerçevelerden bütüncül olarak yaklaşmak varken, eğitim sistemlerinde genel olarak önce çerçeveleler, sınırlar çizilerek bu sınırlar içerisinde konular işlenmektedir. Örnek olarak hareket konusu fizik, biyoloji, matematik, felsefe ve coğrafyada bakılan çerçeveye göre ele alanır ve farklı sonuçlara götürür, bu da bizi asıl hareketi anlamaktan biraz uzaklaştırır mı diye düşünmekteyim.  Farklı çerçevelerden bakıldığında aynı kavramla ilgili farklı sonuçlar çıkabildiği gibi aynı kavramların isimlendirmeleri de farklı olabilmektedir. Varlığımızın katmanlarını incelerken kendi deneyimlerim, yoga çalışmalarım ve yoga haricinde diğer alanlardaki bilgilerden de faydalanmaya çalışarak yoganın kelime anlamındaki gibi “birleştirmeyi, bir araya getirmeyi” hedefledim. (Yoga Sanskrit dilindeki yuj kökünden gelir; “birleştirmek, bağlamak, bir olmak” anlamlarına gelmektedir.) Yaşam döngümüzde varlığımızı anlamamız uzun uğraşlar ve düzenli çalışmalar gerektirmektedir ve kanımca ömrümüz boyunca varlığımızı anlama/tanıma çalışmalarımız devam etmektedir, yaşadığım önemli zorluklardan birisi yolun başındayken yol ile ilgili deneyimlerimi yazmaya kalkışmam, yol devam ederken yolu anlatmayı seçmiş olmam diye düşünüyorum. Kullandığım ifadelerimi ne kadar süzgeçlerden geçirsem de içerisinde yanlışlıklar ya da size göre farklılıklar barındırabilir, okuduğunuzda kendi deneyim ve gözlemlerinizi paylaşabilirseniz; yollarımızı konuşmamız, paylaşmamız yoganın birleştirici gücünün bir kez daha ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Yoga tez çalışmamda ulaştığım bilgiler ve kurduğum bağlar da yolda olduğum süre içerisinde çalışmalarım ve farkındalığım gelişip değişebilecektir, tıpkı evrendeki herşeyin değişim/gelişim içerisinde olması gibi. 

Yoganın çalışmalarında hedeflediğimiz; Atman (bireysel öz) ile Pramatman/Brahman’ın (evrensel öz) birliğidir. İçimizdeki bireysel öz/ruh ile evrensel öz birdir ve derinlere indikçe bu birliği görürüz baktığımız her yerde. İçinde yaşadığımız evren “ben ve benim dışındakiler” olarak ayrılmaz; aynı kaynaktan doğan yan yana ilerleyen ırmaklar gibi evrende kendimizi ve kendimizde evreni görürüz. Yoga çalışmalarında tüm varlığımızla yoga çalışması yaptığımız yere, bulunduğumuz an’a gelmeye odaklanırız, kendi bedenimize, nefesimize, zihnimize odaklanırız. Odağımızı canlı tutabilmemiz zihnimizi benliğimize dönüştürmemiz için önemli bir çalışmadır, zihnin benliğe dönüşümü tekrar kaynağa, evimize dönüştür.

Bu görüşü kazanmak zaman, emek gerektiren bir iç yol olmakla birlikte zihnimizi çalışmalarla eğittikçe şifasını tüm hayatımızda görmekteyiz. Yoga sadece stüdyoda ve  mat üzerinde yapılan bir çalışma olmamın ötesinde yaptığımız çalışmalarla davranış kalıplarımızı ve düşünce şekilimizi farkedip hayatımızın dümenine sağlam bir şekilde hakim olabilme ve hayatın rüzgarlarına karşı esnek ve kararlı manevralar yapabilme imkanı sunmaktadır. Aynı zamanda günlük hayatımızdaki davranış kalıbı ve düşünce şeklimiz de yoga stüdyosunda ortaya çıkmakla birlikte, yoga stüdyosundaki çalışmalar da hayatımızın içerisinde yankılarını bulmaktadır. Denge duruşlarında zorlandığımızda, düştüğümüzde ayağa kalkıp tekrar denememiz gibi hayatımızda yaşadığımız düşüşlerde de ayağa kalkıp tekrar deniyor olmamız; bunu kendimize hatırlatmamız önemlidir. Karın çalışmaları iradenin, kararlılığın en çok kullanılması gereken çalışmalardır; iş ve enerji merkezidir ve hiç kolay değildir. Her bir karın çalışması sabır, kararlılık ve odak gerektirir. Çalışmalar boyunca nefesimizi koruyarak Hara bölgesi denilen göbek deliği etrafındaki sınırsız enerjiyi kullanırız ve blokajlar çözüldükçe titreriz, zorlanırız. İçimizdeki potansiyeli açığa çıkarmaya yönelik bu çalışmalar çalışmanın, terlemenin büyüten, şifalı bir şey olduğunun bilinciyle yapılırsa zihnimiz dağılmaz ve odağımızı koruyarak çalışmalarımıza devam edersek; şifalasını görüp meyvelerini toplayabiliriz. Bu farkındalığı iş merkezlerimize taşıdığımızda iş hayatımıza dönüşümler yaşayabiliriz. Belki defalarca düşüşün, yaşanan hayal kırıklığının, düşüşlerden sonra tekrar ayağa kalkma cesaretinin ardından gelir bu farkındalık; hayal kırıklıkları gibi tamasik (donuk) oluşları çalışmalarımızla satvik (saf, temiz ) enerjiye dönüştürmemiz ise yoganın simyası, sihridir. İnsanlar olarak tekrarlarla öğrenen bir yapıya sahibiz; konuşmayı öğrenmemiz, yürümeyi öğreninceye kadar defalarda düşmemiz gibi; düşmekten, yapamıyor olma duygusundan kaçmadan denememiz gerekmektedir. Tapas (hevesli bir ruh haliyle denemeye devam etmek); sadhana (kendilik işçiliği) çok önem verdiğim iki kavramdır.  

İçimizdeki sınırsız öze dönüş için Ashtanga Yoga (Yoganın Sekiz Basamağı) ‘yı kullanabiliriz, ilk olarak beşinci basamak olan pratyahara (duyulardan çekilmek) bahsetmek isterim. Duyulardan çekilerek içe dönüş, özümüze dönüş bizi korku ve kaygılarımızdan arındır ve içimizdeki sınırsız gücü keşfetmemizi sağlar. Hint mitolojik öyküsüne göre; yaratılıştan once Tanrı Brahman bir başınadır ve yapayalnız olduğu için sıkılmaktadır. Bir oyun oynamak ister ancak oyunu kendisi ile oynayacak kimse yoktur. Böylece güzel Tanrıça Maya’yı yaratır. Bütün amacı biraz eğlenmektir. Maya var edildiğinde Brahman ona amacını söyler. “Tamam” der Tanrıça Maya, “Oyunların en güzelini oynayalım ama sana söylediklerimi yapacaksın” der ve Brahman da kabul ederek Maya nın talimatıyla bütün evreni yaratır. İlk olarak Güneş ve yıldızları, ay ve gezegenleri yaratır. Maya “Yarattığın bu yanılsama dünyası ne güzel” der, “Şimdi de yarattıklarını takdir edebilecek kadar zeki bir hayvan yaratmanı istiyorum.” Böylece Brahman son olarak insanı yaratır. İşi bittiğinde Maya’ya oyunun ne zaman başlayacağını sorar Tanrı Brahman. “Hemen şimdi” diye yanıtlar Tanrıça Maya. Brahman’ı alır milyonlarca, milyarlarca minicik parçaya ayırır. Her bir insanın içine bir parçasını koyar ve “Oyun başlasın” der; “Ben sana kim olduğunu unutturacağım, sen de kendini bulmaya çalışacaksın” Maya Düşü yaratır ve Brahman hala bugün kim olduğunu anımsamaya bulmaya, anımsamaya çalışıyor. Kendimize yabancılaşmamız, boşluk içerişinde bir parçamız eksik duygusuyla yaşamamız içimizdeki tanrısallıktan uzaklaşmamızla alakaldır. Düşten uyandığımızda içimizdeki öze dokunur yeniden Brahman haline geliriz. Dudjom Rinpoche “Kalbin karanlığından, büyük aldanıştan arınıldığında güneşin parlak ışığı giderek yükselmeye başlar” der. Aldanışı farketmek uyanışın ilk aşamasıdır, ancak uyuduğunu farkedenler uyanabilir. Platon’un mağara alegorisi de özünde Maya Perdesinden bahsetmektedir. Platon’nun benzetmesine göre toplumdaki insanlar (düşünürler dışındakiler) bir mağarada kollarından birbirine zincirlerle bağlanmış ve sırtı mağara kapısına dönük oturan esirler gibidirler. Sadece arkalarındaki ışık kaynağının (doğrunun,gerçeğin) yaydığı ışıkla karşılarındaki duvarda oluşan kendi gölgelerini görebilir, bu gölgelere bakarak eğlenir ve hayatlarını böyle geçirirler. Aydınlanmış kişiler/filozoflar ise kendilerini bu zincirlerden kurtararak her ne kadar zor ve acı verici olsa da yüzlerini cesaretle ışığa (gerçeğe) dönerek hayatın gerçek anlamını ve doğruyu görebilen kimselerdir. Ancak bu kimselerin mağaraya döndükten sonra gördüklerini diğer insanlara anlatması ve onları inandırması da bir o kadar zor olacaktır, çünkü esaret ve karanlık rahattır, oysa gerçekleri görmek ve ışığa bakmak cesaret ister.

İçimizdeki sınırsız gücün, özümüzün üzerinde varlığımızı oluşturan ve kosha adı verilen kılıflar mevcuttur. Bu kılıflar yogik felsefeye göre beş adet olmakla birlikte pancha kosha olarak ifade edilmektedir. Aslında günümüz dünyasında bu kılıfların üzerine yapay kılıflar/perdeler koyduğumuzu düşünmekteyim. Hocamız Bora Ercan’ın belirttiği gibi “Yoga, bir yanıyla kendinden kopan/kopartılan insanın kendine dönme çabasıdır”. Varlığımızı oluşturan doğal olarak var olan kılıfımızın üzerine eklediğimiz her bir ek kılıf bizi özümüzden, bizde ve diğer varlıklarda da bulunan tanrısal özden o kadar uzaklaştırmaktadır. Kendimizi varlığımızla, içinde bulunduğumuz toplumla, evrenle uyumsuz hissetmekte, evrensele öze, yaratıcımıza uzaklaşmakta ve gerçeği Maya perdesi ardından görmekteye çalışmaktayız. En derinlerdeki özümüz ise herşeyin farkında olmakla birlikte, yanılsamamız içimizde tarifsiz büyüklükte bir delik, yoksunluk oluşturmakta, bu yoksunluğu doldurabilmek için arayışlara girmekteyiz. Varlığımızın katmanlarında çalışmalar yaparak özümüz ile varlığımızı uyumlu hale getirmekte ve bölünmelerimizi önlemekteyiz. Jung burada bahsedilen ek kılıfları persona olarak adlandırmaktadır. Kılıflarımızdan derinlere doğru ilerledikçe özümüzü, tini tüm herşeyden bağımsız olarak görebilme imkanı yaratıyoruz. Özümüzde göreceğimiz ise dualiteden, çok seslilikten uzak tüm evrenin birliği ve herşeyin kaynağı olacaktır. Her türlü tanımlamadan uzak, siyah ve beyazın olmadığı ama hem siyahı hem beyazı içeren bir birleşimdir ulaştığımız / ulaşmayı hedeflediğimiz. Yan matta yoga yapan arkadaşımız, bahçemizdeki çiçek, yıllar önce yaşamış bir keşiş, anlayış bekledğimiz partnerimiz, sabah tüm gülümsemesini sunan görevli, üzerimize çamur sıçratan şoför, tepede tüm tüm bilgeliğiyle duran çınar ağacı, şevkatli annemiz, bahçemizdeki yasemin ağacı, her biri ile bir olduğumuzu farkederiz.

Kılıflarımız ilk olarak Taittiriya Upanishad’da “öz / benlik” ve “öz olmayan”  what is ‘self’ and what is ‘non-self’ olanları anlamamıza yardımcı olmak için verilmiştir. Öz / benlik ile benlik olmayan arasında ayrım yapma yeteneğinin bulunmayışı, insan ıstırabının asıl nedeni olan “avidya” (cehalet) olarak adlandırılır; ve avidya , Patanjali’nin Sutralarda bahsettiği kaçınmamız gerektiğini ilettiği beş kleshadan (klesha dilimize ilet olarak çevrilmekle birlikte Patanjali bu illetleri şöyle sıralamaktadır; cehalet,  gurur, bağlanma, tiksinme ve ölüm korkusu) bir tanesidir. (Patanjali yoga sutraları 2.3 ila 2.9). Bu durum “zihin-beden kompleksi” / tıkanıklığı diye de adlandırılıyor ve ruhumuzun temsil ettiği gerçek doğamızı anlamamızı engellediği düşünülüyor. Varoluşumuzun katmanları hakkında çalışmalar yaptıkça ve katmanlarımızı incelttikçe, katmanlarımızı yavaşça soyabiliyor, kendimize en çıplak, yalın halimizle bakabilme imkanı buluyoruz.  

Yogik felsefede pancha kosha denilen varlığımızın/ruhumuzun beş katmanı; kök olarak olarak “beş” anlamına gelen Sanskrit pancha’dan ve “kılıf” anlamına gelen kosha’dan gelmektedir. Varlığımızın katmanları Budizme göre skanda adı verilen beş kümeden oluşmaktadır; bunlar şekil (rupa)  duygular (vedana), algılar ( samjna) , zihinsel oluşumlar(samskara) ve bilinçtir (vijnana). Benzer şekilde Bektaşilikteki dört kapı ile beş kılıf geçişinin farklı şekilde ifade edildiğini düşünmekteyim (Yazımın ilerleyen kısımlarında dört kapıdan bahsettim) Tıpkı özün farklı biçimlerinin canlı cansız varlıklarda dolaşım halinde olması gibi evrensel bilgi de zamandan, coğrafyadan, insandan bağımsız olarak bulunmakta ve aynı öz farklı biçim ile kendisini farketmemizi beklemektedir. Bilgiyi ifade ederken kullandığımız kelimeleri tanımları da kılıf olarak düşünmekteyim, tıpkı hepimizde var olan Evrensel Ruh’un pancha kosha ile kendini farklı şekildeifade etmesi gibi evrensel bilgi de özünde aynı olmasına rağmen ona verilen isim farklılaşabilmektedir, ben tanımları farklı olsa da evrensel bilgiyi yapabildiğim kadarıyla birleştirebilmeye odaklandım bu çalışmamda. Bektaşilik, Hint Felsefesi, Yunan Felsefesi, Budizm, İslamiyet, Şamanizm, Hiristiyanlık ..vs bakış açımıza göre aynı özün farklı yansımaları / farklı isimlendirmeleridir; tıpkı Ayşe, Mary, Jose, Patanjali, İsa gibi.

Beş kılıfımızın aşağıdaki gibi olduğu düşünülmektedir.

• Annamaya Kosha – Fiziksel Kılıf – Yiyecek Kılıfı

• Pranamaya Kosha – Enerji( Nefes) Kılıfı

• Manomaya Kosha – Zihinsel Kılıf

• Vijnanamaya Kosha – Bilgelik Kılıfı

• Anandamaya Kosha – Mutluluk-Anlamsal Kılıfı

Fiziksel bedenimizde derimiz, kaslarımız, kemiklerimiz, iç organlarımız, sinir sistemimiz, lenf bezlerimiz gibi çeşitli katmalarımız bulunmakta. Fiziksel beden dışarıdan görebildiğimiz somut vücut, dış kabuğumuz gibi, yalnızca dış kendimizdir. Bu tabaka sıyırılarak, biraz daha ince tabaka olan pranik gövde ortaya çıkar. Bir katman daha içe doğru akılsal beden, sonra zihinsel beden ve sonunda mutluluk bedeni olmakla bilrikte en içteki çekirdek özümüz ya da Atmandır.

En derinlerdeki özümüzle, kendimizle bağ kurabilmemiz için bu kılıfları iyi anlamalı ve onlar üzerinde uzmanlaşmalıyız. Varlığımızın katmanlarını anlamak, özümüzü anlamamız kendimize tüm algılarımız açık olarak bakmamız açısından önemlidir, tıpkı araba kullanmayı bilmeyen birisinin araba kullanması gibi varlığımızı tam anlamadıkta tam verimli ve olması gerektiği gibi bütünsel yaşayamayacağız ve özümüzü anlayamayacağız. Yoganın, bu kılıflar hakkındaki anlayışını ve farkındalığını arttırdığı düşünüyorum. Sonunda, yoganın amacı içe doğru hareket etmek, bu kılıflar arasında dolaşmak ve birinin gerçek doğasını ortaya çıkarmak veya Atman’a ulaşmaktır. Atman’a ulaşım; Atman ile Brahman / Praratman birliğidir. Varlığımızla ilgili anlatılan bir hikaye şöyledir;  Yoga öğrencisi “Ben kimim?” sorusuyla hocasına, gurusuna gider.  Hocası ona kendisine bir bakmasını söyler.

Annamaya Kosha (Fiziksel Kılıf): Öğrenci kendisine baktığında; organlardan, uzuvlardan oluşmuş bir bedeninin olduğunu görür ve karar verir. “Ben bedenim!” Hocası bunu kabul eder ama biraz daha düşünmesini, içine doğru bakmasını söyler.

Pranamaya Kosha (Enerji Kılıfı): Öğrenci düşünmeye devam ederken, yerde yatan cansız bir bedenle karşılaşır. Onu kaldırma çabaları boşa gider ve sadece bedenin bir işe yaramadığını, bedenin yaşam enerjisiyle dolu olması gerektiğini anlar, karar verir. Ben bedenim ama aynı zamanda “ben yaşamım!” Hocası bunu da kabul eder ama düşünmeye devam etmesi gerektiğini söyler.

Manomaya Kosha (Zihinsel Kılıf): Öğrenci yine düşünmeye başlar. Hastanede bitkisel yaşamda birisini görür ve kendisine verilen hiç bir uyarıya tepki vermemektedir, bedeni ve nefesi olmasına rağmen bunların ötesinde başka bir varlık daha olduğunu düşünür;  fark eder ki, zihni orada olmadığı sürece yaşamak da yetmemektedir. Hocasına kararını açıklar. “Ben zihinim!” Ancak hocası yine onun içine bakması gerektiğini söyler.

Vijnanamaya Kosha (Akılsal Kılıf): Öğrenci zihnin ötesinde ne olduğunu anlamaya çalışırken, zihnin oradan oraya sürüklendiğini, bir karar verebilmek için entellektüel yönlendirmeye ihtiyacının olduğunu görür. Önünden geçen birisine seslenir ancak kişinin aklı başka şeylerle meşgul olduğu için onu duyamamaktadır. Kimi zaman kişi bir söz söyler ama vicdanı bu sözü söylediği için onu rahatsız eder. Bu vivekandadır, karar mekanizmasıdır. Dolayısıyla öğrenci öğretmenine “ben akılım” der. Hocası yine eski önerisini tekrarlar.

Anandamaya Kosha (Mutluluk Kılıfı) : Öğrenci bu kez far eder ki, insan hep mutlu olacağı kararları almak ister. Yaşam döngüsü içerisinde tüm canlılar mutlu olma hedefleri ve umutları ile hayatlarını devam ettirmektedirler. Hocasına mutluluk bedenini farkettiğini söyler.

Annamaya Kosha – Fiziksel / Yemek Kılıf

Annamaya kosha, yiyecek kılıfı ya da fiziksel kılıf olarak çevilip vücudun en dış tabakası olduğu düşünülmektedir. Anlam olarak anna ve –maya dan oluşmaktadır;  kelime anlamı olarak anna; gıda veya fiziksel madde anlamına gelir, maya ise “-den yapılmış” demektir. Doğadaki her şey gibi, beş elementten (toprak, su, ateş, hava ve uzay ) oluşup görünür/somut bir kılıftır.  Fiziksel kılıfın ilgi alanında fiziksel dünyada var oluş bulunmaktadır , ve temeli Muladhara (Kök Çakra) Çakradır. Hayatta kalmayı, yaşama isteğini ve köklenmeyi temel almaktadır.  Toprak elementi ile ilişkilendirilen annamaya koshanın içerisinde asana çalışmaları bulunmaktadır.

Annamaya kosha, sindirilmiş ve dönüştürülmüş yiyeceklerden oluşur, yiyecek kılıfı da denmesi bu yüzdendir. Fiziksel bedenimiz yaşamımızla birlikte yiyeceklerden beslenir onları dönüştürür, ölümümüzün ardından, diğer bitkiler ve hayvanlar için yiyeceğe geri döner. Annamaya kosha, beş kılıfın içerisinde en yüzeysel denilebilecek olanıdır; tıpkı derimizin tüm vücudumuzu sarması gibi fiziksel bedenimiz de tüm varlığmızı kaplar. Bu düzeyde deneyimlenen zevkler uzun ömürlü değildir ve en uçucu olanlardır.

Yogik açıdan bu kılıfın uygulamaları düzenli fiziksel egzersizler, asanalar, satvik beslenme, kriyalar, düzenli dinlenme / uyku sayılabilir.

Sağlıklı Yogik Beslenme: Basit, vücudu rahatsız etmeyen, vejetaryen, satvik beslenme.

Fiziksel Egzersizler / Asana Çalışmaları: Basit fiziksel egzersizler eklemleri açar, kasları esnetir ve gevşetir, gücü ve dayanıklılığı arttırır. Asanalar (yoga duruşları) ile fiziksel canlılık, derin gevşeme ve akılsal sakinlik kazanılır. Bedeni arılaştırarak varoluşumuzdaki diğer katmlanlarımıza doğru lerleriz.

Kriyalar: İçsel organların temizliğini sağlar. Organlar aktive olur, canlanır, içsel farkındalık geliştirilir.

Pranamaya Kosha – Enerji Kılıfı

Prana kelimesinin tam karşılığını dilimizde bulunmamasına rağmen genelde nefes ya da yaşam enerjisi diye çevrilmektedir. Pranamaya kosha hayati/enerji/nefes kılıfı olarak tanımlanmakla birlikte, fiziksel kılıftan daha incedir ve ortalama bir gözle görülememektedir. Enerji kılıfımızın yansımaları, izdüşümleri fiziksel kılıfımızda ifade bulmaktadır. Pranamaya Kosa’nın temeli Manipura (Mide Çakrası) Çakradır. Enerji kılıfımız hayatı ölümden ayırır tıpkı elementi su gibi. Prana hayat verirken, prana eksikliği ölümü gösterir. Prana vücudu terk ettikten sonra, annamaya kosha parçalanır. Bu kılıf aynı zamanda beş prananın (prana, udana, vyana, samana ve apana) yanı sıra karmendiyalar olarak bilinen beş eylem organından oluşmaktadır; ağız, el, ayak, rektum ve genital.

Pranamaya kosha taze ve besleyici yiyecekler, güneş ışığı ve nefesle beslenir. Yoga çalışması yapanlar bu kılıfı pranayama uygulamaları (bastirika, kapalabahti, shitali, analoma viloma … gibi ) , kundalini yoga çalışmaları, çakra & aura çalışmaları, mudralar, bandhalar üzerinde uzmanlaşarak aşabilirler aşabilirler. Bu uygulamalarla, temel yaşam enerjisi prana üzerinde çalışılarak, Pranamaya Kosha’daki düzensizlikler giderilir. Bu kılıftaki düzensizliklerin granthi  (tıkanıklık) ile de kendini gösterdiğini ve diğer beden kılıflarını bu tıkanıklıklar ile de etkilediğini düşünmekteyim; tıkanıklıklar Brahma Granthi, Vishnu Granthi, Rudra Granthi. Brahma Granthi maddeye bağımlılık olarak kendini gösterir ve hoşnutsuzluk hissi yaratır, muladhara (kök)çakrada bölgesinde konumlanır. Anahata (kalp)  çakrasında konumlanan Vishnu Granthi eski gelenek ve kurumlara esaret şeklinde bağlanma ve duygusal yaşantılara düşkünlük olarak kendini ifade etmektedir. Rudra Granthi ajna(alın) çakra bölgesinde oluşmakta ve nedensel beden ile bağlantılıdır, bireyin olağanüstü tecrübe ve güçlere bağlanmasına yol açarak enerji düzeyinde gelişimi engellemektedir.

Duygusal heyecanlarda (kişi öfkeli, depresif, korku dolu, mutlu olduğu zamanlarda) nefesi hızlanır; uykudayken veya aklı sakinken (gevşediğinde) yavaşlar. Bu nedenle yoga uygulamalarında nefes, aklı sakinleştirmede de bir araçtır.

Kundalini yoga göre bu kılıf da kendi içinde daha alt farklı katmanlara ayrılmaktadır, bunlardan birisi de astral bedendir. Kundalini yogada beden sayısı beşten fazladır, örneğin sadece enerji bedeni beş farklı beden ile ifade edilmektedir. Bu tez çalışmasında Vedik Felsefedeki pancha kosha olarak benimsenen beş beden kılıfından bahsedilmektedir.

Manomaya Kosha – Zihinsel Kılıf

Bir sonraki katmanımız manomaya kosha: zihinsel beden kılıfımızdır. Manas zihin demektir. Patanjali Sutra 1.2’de yoga tanımı şöyle verilmektedir; “yogashchittavRuttinirodhaH”

“Zihin alanındaki oynaşmaların/dalgalanmaların durdurulması yogadır.“

Zihnin dalgalanmalarını sakinleştirmek için, zihni ve nasıl işlediğini daha derin bir anlayış geliştirmemiz önemlidir. Sutra yorumlarında, zihnin herhangi bir zamanda beş durumdan birinde olabileceği belirtilmiştir;

Kshipta (karıştırılmış / dağınık, raja guna hakimdir)

Mudha (donuk, uyuşuk, tamasik guna hakimdir.)

Vikshipta (kısmen odaklı, potansiyel var ama henüz kontrol edilememiş)

Ekagra (bir noktaya odaklı, konsantrasyonun önemi kavranmış)

Niruddha (zihin kontrol edilmiş hali)

Yoga çalışmalarımızla zihnimize dair anlayışımızı geliştirdikçe onun üzerinde hakimiyetimiz artmaktadır bu hakimiyet ise atın evcilleştirilmesi ile örneklenmektedir. Beynimizin amigdala – sürüngen beyin kısmı bu kılıfımızdadır, amigdala varoluştan itibaren hayatta kalmamız için çalışır ve düşünen beynimizden daha hızlıdır. Duygularımızın kara kutusu olarak görülen amigdalanın şekli bademe benzemekte ve Latince ‘de badem anlamına gelmektedir. Düşünerek değil de bir tepki gibi dışarı verdiğimiz duyguların merkezinde olduğu düşünülen amigdala kendisine gelen uyarıcıları tehlikeli – tehlikeli değil olarak ayırır ve savaş, kaç, don kal tepkisini verir. Korkularımız amigdala ile ilişkilidir ve çok korkan insanlarda amigdalanın daha aktif olduğu gözlemlenmiştir. Amigdalası alınan kişilerin ise hiç korkmadığı gözlemlenmiştir. (Science News’un haberine göre S. M. isimli bir kadında bulunan Urbach-Wiethe hastalığı sebebiyle amigdalasının tamamı iş göremeyecek biçimde hasarlıdır. Bu hasardan ötürü de bu kadın hiçbir korku duymamaktadır.) Meditasyon çalışmalarının amigdala üzerinde etkisi araştırılmakta ve meditasyon ile amigdalanın küçüldüğü gözlemlenmektedir.  Derin meditatif aktiviteler birtakım özel teknikler ve sembolik-allegorik düşünce ile amigdalanın eğitilebileceği düşünülmekte ve bu düşünce zihnimiz üzerinde çalışmalarımızla paralel gelmektedir. Şükretmek, tefekkür etmek beyindeki frontal ve temporopariyetal bölgeleri, mistik ve artistik yaşantılar amigdala ve limbik sistemi sürekli olarak tembih ettiği düşünülüyor. Meditasyon grupları ile ilgili araştırmalarda (Popular Science Türkiye Dergisi’nde bir araştırma haberine göre) beynin bu ilkel korku merkezi olan amigdala bölgesinin meditasyon yapanlarda küçülürken, hipokampus yani duygu ve hafıza merkezi büyüdüğü görülmüş. Aynı zamanda Massachusetts General Hospital araştırmacılarının oluşturduğu bir ekip, nöro görüntüleme tekniğiyle, meditasyon ile beyinin merkezini oluşturan gri maddede değişimler olduğunu kanıtlayan çalışmalar yapmıştır.

Zihnimiz neden sonuç ilişkisi kuran kurar ve etrafında bulunan varlıkları siyah – beyaz, tehlikeli – tehlikesiz ya da bizden – bizden değil olarak ayrıştırabilir, amigdala ile zihnimizin bağlantılı çalıştığını düşünüyorum.  Meditasyonda yargısızca düşüncelerimize, zihnimize bakmayı amaçlarız, meditasyon çalışmaları aklımıza düşüncelerin gelmemesi hali değil aklımıza gelen düşüncelere yargısızca, tanımlamadan bakabilen gözlemci halidir; düşünceleri de geldikleri gibi kabul eder, ardından gitmemeye odaklanırız. Düşüncelerimizin ardında takılıp gitme durumunda da bu gidiş iyi ya da kötü değildir sadece olduğu gibi bir gidiştir, bunu kabul eder ve tekrar nefesimize döneriz. Yoga çalışmalarında var olan hali farketmek, yargısızca bu hali kucaklamak ve odaklanmak, odağımız dağıldığında da farkedip bu dağılışı da kucaklamak ve tekrar odaklanmak önemlidir. Zihinsel kılıfımız aynı zamanda jnana indriyas, denilen beş duyu organımızı (gözler, burun, kulaklar, dil ve cilt) içerdiği düşünülmekle birlikte daha çok gözle ilişkilendirilmektedir. Yoga çalışmalarımızda gözlerimizi kapatmamız, dristimizi korumamız ile ilişkili bulmaktayım.

Refah açısından yıkıcı seçimlere, olumsuz duygulara ve kötü seçimlere yol açabilen zihnin elementi ateştir. Manomaya Kosha uygulamaları pratyahara (duyu organlarından çekilmek) ve dhrana( zihni odaklamak) sayılabilmektedir. Pratyahara sadece fiziksel duylardan çekilmek olmamakla birlikte; dört aşamalı olarak düşünmelidir; fiziksel, zihinsel, entelektüel, ruhsal. Daha önce bahsettiğimiz gibi kılıflarımızdaki düzensizlikler / rahatsızlıklar diğer kılıflarımızı da etkilemektedir. Manomaya kılıfımızdaki düzensizlikler çoğunlukla, fiziksel kılıfta kendini göstermektedir. Ortaya çıkan bu ve bunun gibi rahatsızlıkları gidermek için Batı tıbbında olduğu sadece fiziksel bedende çalışma yapmak geçici bir çözümdür. Rahatsızlıklara bütünsel olarak yaklaşmak, semptomları gizlemek yerine düzensizliklerin/rahatsızlıkların doğasını anlamaya çalışmak, ortaya çıkmadan önce sağlıklı varoluşa odaklanmak içinde bulunduğumuz yüzyılda kontrol edemediğimiz alzheimer, kanser, fibromiyaji gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasını önlemekte ve tedavisini kolaylaştırmaktadır. Varoluşun çeşitli katmanlarında çalışma yapmak, beş beden kılıfını dengelemeye, düzensizlikleri gidermeye yardımcı olur. Zihnimizin oyunları bu kılıfımızda etkin olmakta ve bizi odaklanmaktan, şimdiden uzaklaştırmaktadır. Zihin geçmiş, şimdi ve gelecek hallerinden birinde olabilmekteyken günümüzde bu haller daha çok ikidir, ya geçmişte olup geçmişte yaşadıklarından dolayı pişmanlık duymakta ya da gelecekte olup yaşayacağı olası şeylerden dolayı endişe duymaktadır. Meditasyonla yapmaya çalıştığımız zihni evine getirmektir, zihnin evi şimdi’dir.

Pratyahara’nın yanında Patanjali’nin, Yoga Sutraları’nda açıkladığı sekiz basamaklı yoldan son üç basamak olan dharana (aklın odaklanması), dhyana (zihni tek bir düşüncede tutulması, meditasyon), samadhi(koşullardan bağımsız mutluluk) ile zihinsel beden kılıfında doğrudan çalışabilmek mümkündür. Aynı zamanda öfke, endişe, korku, depresyon, heyecan gibi durumlarda kontrolü elde tutabilmek, kendini olaylarla özdeşleştirmeden, yargılamadan, hassaslaşmadan, kendini baskılamadan duygusal iniş çıkışları dengeleyebilmek zihni sakinleştirir, içsel huzuru sağlar. Böylece kişi, sorunlarının üstesinden rahatlıkla gelebilir, çalışmalarından verimli sonuç elde edebilir. Meditasyonda düşüncelerimizi yargılamadan izler nefesimize, özümüze döneriz; aklımıza gelen düşüncelerden dolayı suçluluk duymadan sadece izleriz, tıpkı trafiği izler gibi. Bhakti Yoga (Sevgi Yogası),duygusal dengesizliklerin üstesinden gelmede büyük yardımcıdır.

Vijnanamaya Kosha – Bilgelik Kılıfı

Bir sonraki bedensel kılıfımız bilgi/bilgelik kılıfı ya da diğer adıyla akılsal kılıfımızdır. Akılsal kılıf / vijnanamaya kosha entelektüel kılıf ya da buddhi olarak da ifade edilebilir. Buddhi Korhan Kaya’nı Buddhizm Sözlüğü ‘ne göre; aydınlanma aracı demektir, Buddha’nın (aydınlanmış olan) altında aydınlandığı ağaç buddhi ağacı olarak ifade edilmektedir. Sıradan anlamının ötesinde aşkın biçimde anlamayı belirtir, Türkçe ‘ye sezgi olarak çevrilebilmekte ve en yüce gerçeklikle akıl arasındaki bağı oluşturmaktadır. Merkezi sinir sistemimizdeki  hipofiz bezini de içeri alacak şekilde düşünen beyin / frontal kortex; daha çok sol yarım küremiz, problem çözme, analitik düşünme, ilişki kurabilme, ayırt edebilme, matematik gibi becerilerimiz bu kılıfımızdadır. Hipofiz bezi tüm hormonal sisteminizi kontrol eden bir salgı bezimizdir ve orkestra şefi olarak bilinir. Üçüncü göz bölgesinde bulunur ve sezginin kaynağı olduğu düşünülmektedir.

İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliğin akılsal kılıfımız olduğu düşünülüyor; her ikisinin de hafızası, düşünceleri, duyguları ve duyguları olsa da, sadece insan neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin gerçek neyin gerçek olmadığını ayırt edebilir. Viveka (ayırt edilebilirlik yetisi) bu kılıfımızda karşımıza çıkıyor. Görüşlerimizin temelinde samjna (algılarımız) vardır. Çince’de algı sözcüğünün karşılığı olan karakterlerin üst kısmı “işaret, im” veya “belirme” ve alt kısmı ise “zihin” ve “ruh” tur. Buddha her fırsatta algılarımızın çoğunun hatalı olduğunu ve ıstırabımızın çoğunun bu yanlış algılardan kaynaklandığından bahsetmiştir, “Algının olduğu yerde aldanış da vardır” demiştir. Zihnimizin aldanışlarını fark edecek ve doğruyu seçebilecek olan akılsal bedenimizin elementi havadır.

B.K.S. Iyengar’a göre bilmek ve bildiğini bilmek de önemlidir, ağaçlar da kendileri için en hayırlı olanı yaparlar yapraklarını güneşe uzatırlar ancak bunu bilerek, bildiklerini bilerek yapmazlar. Zihnimiz sürüklendiğinde onu ana getirme becerimiz bu kılıfımızla ilgilidir. Bilgelik kılıfımızda benlik ve kimlik hissi vardır ve jnana yoga veya bilgi yolu ile güçlendirilebilir. Kutsal yazıları ve manevi metinleri incelemek, meditasyon yapmak ve kendi kendine uygun bir anlayış geliştirmek vijnanamaya kılıfımızı güçlendiren çalışmalardır. Jnana Yoga (Bilgi Yogası) ile edinilen bilgiler sayesinde içsel huzur ve sessizlik sağlanır, çatışmaların üstesinden gelinir.

Anandamaya Kosha – İlahi Kılıfı (Bliss)

Anandamaya Kosha son iç kılıftır; ilahi kılıf, anlamsal kılıf, mutluluk kılıfı olarak çevirileri bulunmaktadır. Kişiliğin tüm katmanlarının en ince olanıdır. Bu katman içinde yer alan kavramlar: kişiliğin gizli eğilimleri ve arzularıdır; bilinçaltımızın bu katmanla ilgili olduğunu düşünüyorum. Buradaki mutluluk kavramının günlük yaşamda kullanılan mutluluk kavramından biraz farklı olduğunu düşünüyorum. Sadece mutluluk verici hallerin yaşandığı bir tür yapay bir durum değil de; yaşanan şeylere iyi ya da kötü olarak yargılamadan, olduğu gibi tutunmadan her yaşananı bir tefekkür & minnetle karşılamak ve onu dönüştürebilme yetisi olarak düşünüyorum.

Sogyal Rinpoche şöyle demiştir;  “Keder, mutluluk, umut, korku gibi duygular en büyük yoga ustalarında bile tıpkı diğer insanlarda olduğu gibi ortaya çıkar. Sıradan bir insanla bir yoga ustası arasındaki fark duyguları algılayış biçimi ve onlara karşı tepkilerdir. Sıradan bir insan duyguları içgüdüsel bir biçimde ya kabul eder ya da reddeder ve böylelikle olumsuz karma kazanımıyla sonuçlanacak bir bağlılık ya da nefret yaratır. Buna karşın bir yoga ustası her şeyi olduğu gibi, doğal, asıl haliyle algılar, hırsların algı sınırlarına girmesine izin vermez. “ Yoga çalışmalarında ilerlemiş kişilerin dünyayı, yaşamı algılayış şekilleri çalışılmamış algıdan biraz farklıdır; varlığının katmanlarında ilerlemiş ve saflığa ulaşmış kişiler etraftaki çiçeklerin muhteşem güzelliğinin tamamıyla farkına varır, onların renklerinden, biçim ve kokularından zevk alır ancak zihninde hiç bir biçimde bağlılık oluşmaz, çiçeklerle ilgili olarak aklında sonradan bir düşünce oluşmaz. Mutluluk/aydınlanma bedenindeki çalışmalar yargısızlık ve her şeyi olduğu gibi kabul etme çalışmalarıdır. Samadhi, kaivalya, moksha olarak ifade edilen özgürlük hali bu bedenimizle ilgilidir. İyi – kötü gibi tanımlamalara ihtiyacımızın olmadığı her şeyi bir bütün olarak kabul ediş olduğunu düşünüyorum samadhinin.

Anandamaya kosha doğallıkla da ilişkilidir ve en net şekilde çocuklarda gözlemlenebilmektedir.  Onlara baktığımızda kaygı, korku, stres olmadan, küçük şeylerden mutlu olarak anda yaşamayı öğrenebiliriz. Doğallık anda kalmak ve o an ne ile meşgulsen sadece onu yapmaktır. Her bir şeyi olduğu gibi, kendi halinde değiştirmeden bırakabilirsek, belki de hiç birinin şekli değişmez, ışığı yok olmaz. Böylece algı tarafından lekelenmez ve her şeyi boşluğun parlaklığı ve bölünmezliği olan yalın hali ile kavrayabiliriz. Ne geçmiş ne gelecekte olmadan sadece an ‘da kalarak, zihni evimizde tutarak bunu yapabiliriz. Yemek yerken sadece yemek yemek, nefes alırken sadece nefes almak, daha büyük anlamlar yüklemeden sadece nefes alabilmek en basit gibi görünen ama en zor çalışmalardan bir tanesidir. Çabasız çaba da bu bedenimizle ilişkilidir, asana içerisinde bedenimizi, enerjimizi, aklımızı, zihnimizi eğiterek; olduğumuz halden memnuniyetimiz ve çabasızca var olmaya / akmaya odaklanmamız önemlidir. Diğer dört kılıfımızın elementleri sırası ile toprak, su, ateş, hava iken mutluluk kılıfımızdaki element boşluk, eterdir. Yoga çalışmalarımızda diğer çalışmalardan farklı olarak duruşlarımızın aralarında boşluklar bulunur. Duruşlar arasında, duruşun içinde, nefesler arasında, nefesi aldıktan sonra nefesi verdikten sonra dururuz bir an. Değişikliğe ihtiyacımız yoktur, sadece oluruz. Mutluluk bedenimiz yargısız ve tutunmasızdır; siyah/beyaz, iyi/kötü gibi karşıtlıkların olmadığı hepsinin bir olarak görüldüğü sunyatanın(boşluk) deneyimlendiği kılıftır, özgürlüktür.

Yoga çalışmalarının sonundaki asana shavasana (ceset pozu)’dur. Shavasanayı söze dökmek zorlandığım bir nokta olmakla birlikte daha kolay kavranabilmesi için deneyimlenmesini önerebilirim ilk olarak. Tez çalışmama ise sunyata ile en ilişkili bulduğum çalışma olması dolayısıyla eklemek istedim. Shavasana’da hareket yoktur, sadece olarak kendimizi bırakırız, tüm hareketlerin, yargıların, isimlendirmelerin, tutuşların durduğu kendini bırakma ve olma halidir. Yaşam döngümüzde yargısızca, tarafsızca gözlemci olabilmek ve oldurmaya çalışmadan olanı deneyimlemek, evrenin birliğini görme yolumuzda bize yardımcı olacaktır. Bu konular halen üzerinde çalıştığım, kendi yolumda cevaplarımı bulmaya çalıştığım konular olmakla birlikte, yorumlarımda, ifadelerimde hatalar, yanlışlıklar bulunabilir, yolumda ilerledikçe çıkarımlarım değişebilecektir. Meditasyon çalışmalarımız sırasında yargısız bilinç halini çalışma olanağı bulabilmekteyiz, günlük hayatımızın temposu içerisinde zihnimizin çok farkına varamayabiliyoruz tıpkı uyurgezer halde insanların zihnin uyku hali devam etmesine rağmen bedenin bunu fark etmeyip günlük işlerine devam etmeye çalışması gibi. Meditasyon çalışmaları zihnimizi fark etmemizi ve yargılarımız, tanımlamalarımız ve tutunmalarımızı görebilmemiz için kendi içimize açılan bir pencere sunmaktadır. Varlıkları, olayları yargılamadan oldukları ile gözlemlemek ve olduğumuz hal ile kalabilmemiz bizi yoganın ilk basamağındaki Yamalara ve özellikle ahimsa’ya (şiddetsizlik) götürmektedir. Tez çalışmamım sonuna doğru ilk yoga basamağına dönmek döngülere, çemberlere dikkatimi bir kez daha çekmiştir. En tehlikeli şiddet şekillerinden birisi yargıdır, Bora Ercan hocamızın derste bahsettiği gibi birisini parmakla göstermekle tetikle vurmak çok benzerdir.

Karma Yoga (Fiil Yogası) sayesinde, yapılan tüm fiillerde sevdiği şeylere heyecan, sevmediği şeylere üzüntü duymak yerine içsel sessizlik ve dengelilik halini korumak, böylece saadeti tüm fiillere getirerek mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmek mümkün olur.  Yoga çalışmaları sonrası katılımcılar olarak tek nefes Om (Aum) mantrasını söylemek tüm varlığımıza yayılan eşsiz birliği deneyimlememize ve içimizdeki ilahi güçle bağlantı kurmamıza olanak sağlamaktadır. Om mantrası evrenin birlik sesidir, Latince omne, Sanskritçe aum olarak yazılır ve en iyi dua, en iyi övgü olarak görülür.

Aynı zamanda bu kılıf ilahi olana bağlılık hissi verirken, kılıfın ötesine geçinceye kadar kişinin yeniden doğuş döngülerine devam ettiği düşünülüyor. Yeniden doğuş öğretilerine göre kişi samadhi ‘ye ulaşınca samsara(yaşam – ölüm döngüsü) döngülerinden özgürleşir ve tekrar dünyaya dönmez reenkarnasyon biter. Bu aşkınlık özgürlük, samadhi veya kendini gerçekleştirmedir. Evrensel öze kavuşmayı bir damlanın okyanusa kavuşması olarak düşünüyorum, Sufizmde Hakk’a kavuşmak olarak ifade edilen deneyimin bu kavuşma olduğunu düşünmekteyim. İçimizde bulunan ilahi gücün İslamiyet’te Allah’ın insanlara şah damarımızdan daha yakın olması ile ifade edildiğini düşünüyorum.

Bektaşilik ve Dört Kapı Kırk Makam

Dört Kapı Kırk Makam düsturu ile insanı “İnsan-ı Kamil” (olgun insan) olmaya taşıyan ilkeleri Hacı Bektaş-ı Veli tespit etmiştir. Bu ilkelerin aşama aşama insanı olgunluğa götürdüğü düşünülmektedir, bu çalışmalar ile yoga çalışmalarını benzer bulduğumdan tezimde kısaca yer vermek istedim. Hacı Bektaş-ı Veli bu aşamaları dört kapı kırk makam olarak ifade etmiş ve şöyle özetlemiştir: “Kul, Tanrı’ya Kırk Makam ‘da erer, ulaşır ve dost olur. Hacı Bektaş-i Veli‘nin türbesini iki kez ziyaret etme olanağı buldum ve bir tanesini inzivamızdan yaklaşık bir ay sonraydı. Karşılaştığım ortam, tanımlamalar, yapılan çalışmalar, divan / oturuşlar / meditasyonlar, sema törenleri / kundalini çalışmaları, seslerle şifa gibi bir çok benzerlikler, aynı özün farklı yorumlanış şekilleri olarak düşündüm. Bektaşilikte bir odadan diğerine geçiş alçak kapılar aracılığıyla yapılıyor ve kişi başını/egosunu eğerek bir diğer odaya geçebiliyor. Dört kapı ile odalar, yogik felsefede pancha kosha olarak ifade edilen varlığımızın katmanlarının, aynı özün farklı şekilde ifade edildiğini düşünmekteyim.

Her biri onar basamağa sahip olan bu kapılar:

– Şeriat Kapısı

– Tarikat Kapısı

– Marifet Kapısı

– Hakikat Kapısı olarak ifade edilmektedir.

Kamil İnsan olmak isteyen yolcunun hedefi bu dört kapıdan ve kırk makamdan geçmektir. Dört Kapı Kırk Makam öğretisi özünde; kişinin derece derece ahlaklanarak, iç temizliğine kavuşması, yükselip yücelmesi ve olgunluğa ulaşıp kamil bir insan olarak topluma hizmeti amaçlayan bir inanç/düşüncedir. Dört kapının dördünün de kendine özgü kuralları bulunmaktadır ve kaynağı/özü birdir. Yol ehli dört kapıya bağlı kırk makamdan geçerek Hakk’a ulaşır; bu sırada şeriat gemisine biner; tarikat denizine açılır; marifet dalgıcı olur ve hakikat incisini bulur. Hakikat kapısının son makamında kişi, Sırr-ı Hakikate erişir. Bu makamda kişi “Yaradan içinde erimesi” halindedir, bu hali Vedik Felsefedeki çimizdeki Praratman enerjisine ulaşmak ile ilintili görmekteyim. Kur’an-ı Kerim’deki Kâf Suresi 16. ayeti “İnsanı biz yarattık. Onun için, nefsinin kendisine neler fısıldadığını, neler telkin ettiğini de biz pek iyi biliriz. Çünkü biz ona şahdamarından daha yakınız.”aynı bilginin farklı ifade ediliş şekilleri gibi düşünmekteyim. Kendi içine bak, kendini bil gibi tanımlamalar katman katman derinleşmekte ve dengelenmeme yardımcı olmaktadır. Farklı felsefelerde farklı ya da benzer şekilde ifade edilmiş tek bir gerçeği görmek özüme dinginlik ve huzur getirmektedir.

Varlık kılıflarımızla ilgili örnek bir çalışma aşağıdaki gibi olabilir diye düşünüyorum

1. Fiziksel Kılıf :  Bedenimizi asanalar vasıtasıyla ısıtmak, hareketlendirmek, mesela setu bandhasana (yarım köprü pozu)

2. Enerji Kılıfı: Nefesimizi farketmek ve nefes tekniği kullanmak mesela ujai nefesi

3. Zihinsel Kılıf: Nefesimizi sayarak zihnimizi nefesimize odaklamak

4. Akılsal Kılıf: Dilimizi damağımıza yapıştırıp odağımızı üçüncü göz merkezimize çekmek

5. Mutluluk Kılıfı : Tüm tekniklerden sonra herşeyi bırakarak gözlemlemek

Varlığımızın beş katmanını da geçtikten sonra karşımıza çıkan şey özümüz, Atman’dır.

Dilgo Khyentse Rinpoche : “Bir kez Görünüşü tanıdığınızda, her ne kadar samsaranın yanıltıcı algıları zihninizde belirse bile, siz gökyüzü gibi olursunuz. Önünüzde bir gökkuşağı belirdiğinde bu özellikle çok etkileyici bir şey değildir ya da bulutlar ortaya çıktığında bu özellikle bir hayal kırıklığı yaratmaz. Derin bir hoşnutluk duyumsanır. Samsara ve nirvananın yanıltıcı görünümlerini gördüğünüzde içinizden gülersiniz; Görünüş sayesinde mizah duygusu her zaman sizinledir, içsel bir gülümseme her zaman içinizde ortaya çıkmaya hazır olarak beklemektedir. ” demektedir.

Son Söz

Yoga, bireysel ruhun pancha kosha adı verilen beş beden veya kılıftan geçtiğini öğretir ve bize gerçek halimizi anlamanız için bir harita sunar. Amit Ray “Yoga bir din değildir, bilimdir, iyi olma bilimi: gençlik bilimi, bedenin, zihnin ruhun bütünlenmesi bilimidir” demektedir. Yoga ile; varlığımızın engin katmanlarını, kişiliğimizin ince yönlerine göre ayarlayabilir, şartsız yargısız var olma halini deneyimleyebiliriz.

En derinlerdeki özümüz birliktir. Tüm zamanlarda geçmişte yaşamış, halen yaşıyor olan ve aynı zamanda gelecekte yaşayacak olan tüm varlıkların su damlalarının okyanusu oluşturması gibi birliğinin tasviri olarak düşünüyorum, okyanus ile özsüzlük & öz deneyimlenir. Pranayama çalışmalarımızda kullandığımız mantralarımız okyanusun parçası değil okyanus olduğumuzu bize hatırlatır.

Nefes Almak – So’ham – Ben Ölümsüz Ruh ‘um

Nefes Vermek – Hamsah – Ben O’yum

Kaynakça

o   Patanjali’nin Yoga Sutraları – Korhan Kaya

o   Buddhizm  Sözlüğü – Korhan Kaya

o    Tao Te Ching – Lao Tzu, çevirmen: Ursula K. Le Guin

o   Yoga 1.Kitap Surya’dan Patanjali’ye– Bora Ercan

o   Yoga 2. Kitap Buda’dan Hatha Yoga’ya– Bora Ercan

o   Hayata Işık – B.K.S. Iyengar

o   Buda’nın Öğretisi – Thich Nhat Hanh

o   Tibet’in Yaşam ve Ölüm Kitabı – Sogyal Rinpoche

o   Ben – Red Hawk

o   http://integralyogamagazine.org/yoga-sutras-of-patanjali/ – Raja Yoga by Sri Swami Sivananda

NİHAL BAŞARAN

Leave a Reply

Your email address will not be published.