İnsan yaşadığı acı öncesi halini kıskanabilir mi? Bunu eski fotoğraflarıma baktığımda farkediyorum. Başka birini kıskanırmışçasına bir tahammülsüzlük, onun yerinde olma isteği… Daha genç, daha mutlu, daha toy biri..
İnsanlar yaşla değil, yaşadıkları acıyla yaşlanıyor. Acı çekenin tanıyabileceği bir yorgunluk, yüzde derin bir çizgi, bakışlarda dopdolu bir boşluk, kabullenme ve artık kavrayış: her şeyin geçiciliği, kendi benliklerimizin bile…
Eskiden bir çocuk olup artık olmadığım gibi. Anıların, sevinçlerin, merakın, kaygıların değişmesi. Ben değiştim, o çocuk değişti.
Eskiden genç biri olup artık olmadığım gibi. Düşüncelerin, hayallerin, planların değişmesi, bazılarının yok olması. Ben değiştim, o genç değişti.
Eskiden babamın kızı olup artık olmadığım gibi. O geçtikten sonra büyüdüm, yaş aldım, yaş verdim, gözyaşlarımın aktığı yollar kurumuş ırmaklar gibi kırışıklıklara evrildi yüzümde, nokta atışı yanmaların her gün yeri değişti, hislerim, tamlığım, parçam değişti. Ben değiştim, o kız değişti.
Eskiden tatlı bir kedinin sahibi olup artık olmadığım gibi. O geçtikten sonra cahillik ve bilgelik arası gizil yakınlıkta yok oldum, çatışmasız, tanımsız bir sevgi elimden kaydı gitti, kendime inancım, değerlerim değişti. Acımı küçümsemeler, önemsemeyişler acımı daha da büyüttü. Yere çarptım, sessiz bir benliksizlik… Öyle yok hissettim ki kendimi, başka bir yerde varolmak isterken;
- “Ben de geçiciyim” dedi küçük kedim bana.
- “Ama çok küçüktün o kadar çabuk geçicilik olamaz.” dedim ardından.
Gülümsüyor muydu, kabullenmiş miydi geçiciliği yoksa çok mu kızgındı bana onu koruyamadığım için. Ama haklıydı, geçiciydi, her şeyin, hepimizin geçici olduğu gibi… “Geçicilik” geçmediği anların kıymetini bilme öğretisi miydi? Onun geçiciliğini baştan kanıksayıp onunla her gün için minnet duymak.
Bu yüzden geçiciliğin insana en çarpan hali ölümler ya da kaybedişler…
Epikuros’un “Ölüm varsa ben yokum, ben varsam ölüm yok.” sözünü hatırladığımda kendi ölümüm için rahatlatıcı bir his yaratsa da başkalarının ölümlerinde aynı gücü bırakamıyor.
Bağlanmak, tutunmak, kalıcı olmasını istemek aslında acıya da bir kapı aralamak, ona yem atmak, acı için bir potansiyel yaratmak. Yaşama tutunmak için bağlandıklarımız bir kaybedişle en yıkıcı şeye dönüşebiliyor.
Diğer yandan da adına geçicilik yerine değişim dediğimizde de bir umut barındırıyor. Geçiciliğin, değişimin süpürüp götürdükleri “iyi ki” ler de bırakabiliyor yerine. Değişimin ve akan zamanın yaramıza merhem olduğu anlar… Yaşamdaki tüm karşıtlıklar gibi iyisi ve kötüsüyle… Geçiciliğin şifa verici, iyileştirici yanları da hayatımızın bir dengesini sağlıyor.
Onsuz varolamayacağımıza inandığımız aşklar; öfkemizin asla yo kolmayacağını düşündüğümüz olaylar; asla affetmeyeceğimizi düşündüğümüz yüzler; bir daha sevemez dediğimiz kalbimiz; bitemez dediğimiz dostluklar; başlayamaz dediğimiz arkadaşlıklar; sonlanan hastalıklar, acılar…
Diğer yandan yılları alan ama günün birinde sona eren mesleklerimiz, ünvanlar; zevkler; seçimler; algılar… Ağaç olan tohum; kelebek olan tırtıl; eksilen doğa; çoğalan şehir… Doğan insan, büyüyen insan, yaşlanan insan, ölen insan… Her şey geçici ve değişim halinde iyisi ve kötüsüyle, kalıcı olan hiçbir şey yok.
“Aynı nehirde iki kez yıkanamazsın.” demişti Herakleitos, M.Ö. 5. yy. ; Batı’da – Antik Yunan’dan.
Yeni sular aktıkça nehre, dokunduğumuz suyu dahi yakalamak imkansız kalıyor. Hayatın içinde akan zaman gibi. Her günümüz aynı gibi görünürken her dakikamız bile birbirinden ne kadar farklı. Her şey değişime tabi.
Batı’dan Herakleitos’tan yine aynı dönemlerin Doğu’suna kalbinde acı olanları kalbine davet eden Buddha’ya uzandığımızda öğretilerinden bize bıraktığı 5 anımsamayı* zihnimde, kalbimde, nefesimde tekrarlıyorum.
- Yaşlanan bir doğam var. Yaşlanmaktan kaçmanın hiçbir yolu yok.
- Hastalanan bir doğam var. Hastalanmadan kaçmanın hiçbir yolu yok.
- Ölecek olan bir doğam var. Ölümden kaçmanın hiçbir yolu yok.
- Benim için değerli olan her şeyin ve sevdiğim herkesin değişen bir doğası var. Onlardan ayrılmaktan kaçmanın hiçbir yolu yok.
- Eylemlerim benim sahip olduğum tek şey. Eylemlerimin sonuçlarından kaçamam. Eylemlerim, üzerinde durduğum zemindir.
“Bize acı çektiren geçicilik değildir. Bize acı çektiren öyle olmadıkları halde bir şeylerin kalıcı olmasını istememizdir.” Thich Nhat Hahn
*Buda’nın Öğretileri, Thich Nhat Hahn
ASLI KESKİN
Leave a Reply