Meditasyon Mu?

Meditasyonda Uzmanlaşma Programı’nın derslerinden birinde belki de en büyük hediyelerinden birini aldım bu programın. Bora Hoca dedi ki “Kalıpların dışında, tamamen size özel bir meditasyon tanımı yapın.”

Biliyorum, zaten bunu da ondan öğrendim, bir şeyi tanımlamak onu bitirmektir. O hali mi bitirmektir, o andaki tanımı bitirmek mi, tanımladığın şeyle o ana kadarki ilişkini mi bitirmek… henüz emin değilim. iyi ki emin değilim.

Meditasyon deyince bile kelimenin ve ötesinin anlamı bir şekilde tanım istiyor, eskiyor, yitiyor, eriyor, değişiyor.

Ödevi alınca hemen üzerine düşmedim. Defterime not alırken aklımda sadece tırnak içlerindeki bildik tanımlar vardı. Bana yakın gelenler. Bıraktım. Hep böyle yaparım. Zamanı gelince defteri açıp karıştırırım, baştan sona. Derken bir cümle, bir kelime beni yakalar. Bazen de ben onu yakalarım. Belki ve bazen de -umarım- buluşuruz.

Buluşma öyle bir anda oldu. “Düşünmeden yazarım, ne çıkarsa bakarım” dedim. Yazdım, baktım, tanımadım kendisini. Beğenmek, sevmek filan bir yana, o kadar yabancılaştım ki. İşte tam da bu sebeple paylaşmak bir manaya gelebilir. Kimin olursa olsun, en verimlileri sanki bu zor bulunan, sayıklama türünden, düşünmeden akıtılan ifadeler. Yine; emin değilim. İyi ki değilim.

bazen olsun diyerek olmuşu bozuyor gibi hissettiğim.

Kendiliğindenliği yakalamak için kendiliğindenliği yok eden. Ki o kendiliğindenlik için var olan düzenin dışında başka ve gerçek bir alemde olduğum. Ancak bu gerçek alemin içinde olduğum olabildiğim anlar, bildiğim zaman dilimlerinin en küçüğünün en bilinmez küçüklükteki bir hali. Ki zamansız gibi hissettiren. Ve sonsuz.

Hep öyle, orada kalmak istemek bazen gözlerimi ya da kendimi açıp burada ne yapıyorum dedirtiyor. 

Bu beden, bu zaman, bu hava, bu evren, bu gezegen, bu şehir, bu aile, bu sokak, bu ev… bu, bu, bu… hani “o”?

Hayır beceriksiz değilim; dil sığ ve yetersiz.

HANDE ŞARMAN

Leave a Reply

Your email address will not be published.